top of page
  • Yazarın fotoğrafıayhan epik

Yalnız Yanlış Akıllı Duygular



Akıllı duyguların peşine düşen iletişim yalnızlığımızı sorgulama denemesinden hepinize merhaba!


Perşembe gecesinin sonlarına doğru yazmaya fırsat bulmuş olsam da günü kaçırmadan bir şeyler paylaşabiliyor olmak güzel :)


Mümkün olduğunca her hafta aynı arkadaşımla garip bir soruyla başlayan değişik sohbetlere dalıp hem düşüncelerimizi hem duygularımızı daha akıllı hale getirmek hem de farkındalığımızı artırmaya çalışıyoruz. Birazdan okuyacaklarınız da yine bunların ürünü.


Bugünkü temel sorunumuz akıl ve duygu dengesi.


Acaba akıl ve duygu bağımsız iki uç mudur? Akıl ve duygunun kendi içinde bir dengesi var mıdır? Akıl ve duygu hangi noktalarda ne şekilde bir araya gelir?


Akıl dediğimiz şey aslında mantığımızı ortaya koyarak somut çözümlemeler ile bulunduğumuz durum ve yaşadıklarımızı anlandırma ihtiyacımızı gideren kalıpları, kabulleri ve doğru yanlış ögeleriyle bulunan bir olgu. Duygu ise bulunduğumuz konum ve durumdan aldığımız haz ve hissettiklerimizle, yaşadıklarımızı gerçekleme olgusu.


Bir diğer deyişle akıl dediğimiz şey bizi mantıksal örgülerle yönetirken, kendimizi ikna edebileceğimiz somut ögeleri ortaya çıkararak kendimizi anlamlandırma ihtiyacımızdaki nedenselliği ortaya çıkarıyor ve tartışmamızın tanımlamasına göre uzun vadeli bir hayat amacına hizmet eden stratejinin ana gücü olarak kendini tamamlıyor. Duygular ise daha kısa vadeli neden-sonuç ilişkileri ile bulunduğumuz anda kendimizi gerçekleme, yani kısa vadeli anlık ilerlemeler silsilesiyle bulunduğumuz durumdaki kabulümüzü güçlendiriyor. ​​

Yani diyorum ki, mantığımız yani aklımız bize doğru şeyin kurallar çerçevesinde gerçekleşmesi gerektiğini ve bu sayede doğruya erişeceğimizi söylerken, duygular bu keskin doğru yanlış ayrımının aksine bizim bulunduğumuz anda yaşadığımız şeyden aldığımız hazzın daha öte bir nokta olduğunu anlatıyor.

İlk soruya dönelim. Acaba akıl ve duygu bağımsız iki uç mudur?

Yukarıda bahsettiğim farklı odakları olsa da akıl ve duygu tamamiyle birbirine bağımlı kendimizi tamamlamıza araç olgulardır.

Ortak oldukları nokta ikisinin de hayatımızda bir araç olması diyebiliriz.

Böyle bakınca, akıl ve duygu belirli bir denge seviyesine sahip olmalı diyoruz. Ama bunları şu analojiyle açıklayabiliriz. Akıl bizim stratejimiz iken duygular bu stratejilerin içinde ya da dışında yer alabilecek anlık kararlara destek veren taktikler olmalı. Yani akıl ve duygu dengesi bir strateji ve bu stratejinin aracı taktikler olabilir. Ya da taktikler sonucu oluşacak yeni stratejiler olarak da bakabiliriz.

Akıl bir süreçsel hareketler dizisi iken duygular bunun içerisine yerleşen anlık sıçramalar olabilir. Akıl bizi uzun vadeli düşünmeyi öğütleyen uzun bir otoban olsun. Duygularsa bu otobandan uzanan değişik sapaklar olsun. Biz anlık hisler ile bu sapaklara sapsak da uzun vadede otobandan ulaşmamız gereken yere ulaşmanın bizim için mantıklı olan olduğunu düşündürten bir akıl olgusuyla hareket ediyoruz. Ancak eğer duygular yani sapaklara saptığımızda hangi sapağa girdiğimizi, nasıl buraya yöneldiğimizi ve bu sapağın neresi olduğunu bilirsek, bizi uzun vadeli planımıza oturtmak için geri dönüp aynı otobana girebilir, ileriden başka bir sapak sayesinde aynı otobana bağlanıp ilk baştaki planımızı uygulayabiliriz. Ya da bu sapaktan sonra başka bir otobana bağlanıp yeni bir uzun vadeli plana yönelebiliriz. Eğer navigasyon cihazımız olmadan yolları bulabiliyorsak o zaman akıl ve duygu dengesini kuruyoruz diyebiliriz :) Bazen sapaklardan çıkıp dinlenmek sonra yeni bir otobana bağlanmak da doğru otobanı doğru planı bulmaya yardımcı olabilir.

Her zaman otobanda olmak yorucu ve kararlılık gerektiren bir iştir. Sapaktan hiç çıkmadan otobana girmeden kalmak ise huzurlu olsa da esas plandan uzaktadır.

Yani ne akıl duygusuz ne de duygu akılsız yapamaz ve ikisinin dengesini kurmamız gerekir. Ancak her insan için bu denge farklıdır, bu dengeyi oturtmak, sapaklarımızı ve otobanlarımızı belirlemek, ona göre yola düşmek gerekir.


Akıl ve duygu dengesini gördük ama bu akıllı duygular ne demek?

Akıllı duygudan kastımız farkında olabildiğimiz, üstüne düşünerek anlamlandırabileceğimiz duygulardır aslında. Yani sapaklara girmek, oralarda durmak, dinlenmek ve farklı otobanlara yönelmek oldukça doğal. Ancak bunları yaparken farkında olmak, hangi sapağa neden ve nasıl girdiğimizi ve nereye gidebileceğimizi öncesinde ya da sonrasında anlamlandırabildiğimiz sapaklar bizim akıllı duygularımızdır. Eğer bu duyguları anlamlandırabiliyor ve geri dönüp baktığımızda kendimize doğru çıktıları ediniyorsak (doğru rotayı buluyorsak) aslında bu dengeyi istediğimiz seviyede tutarak hayatımıza bakabiliriz.


Bence tamamiyle akıllı duygular bizi akıl ve duygu dengesine taşır. Bu farkındalıkla biz olup kendimizi algılar, tanımlar ve hissederiz.


Akılla duygu dengesi sizce de var mıdır? Bu kendimce ortaya koyduğum dengeye bambaşka bir ifade getirmiş üstad Özdemir Asaf'ın şu şiirini sizlerle paylaşarak yazımı tamamlıyorum.


ÖZDÜŞÜM


Ah ben hep duyguyla akıl

Kapılarını bunca yıl Zorladım. Bir düş gerçeği Topladım gerçek düşümde. Savaştı bu huyla akıl, Hep kafamda ve gönlümde.

Baktım, bölüşmüş gerçeği, Aklım bir düş-dönüşü'mde. Duyguyla anlaşmış akıl.. Aşk motoru olmuş düş'ün, Ve düş de aklın eşeği. Vardığım her öpüşüm'de Aklım ısırdı her şeyi.

Motor çıkmaza dayandı, Eşek renklere boyandı. Baktım, o uslanmaz aklım, Elinde duyu çiçeği, Bir yorgun, renkli eşeği Koklayarak okşayandı.

bottom of page